By
Hindistanlı âlim Mevlana Vahiduddin Han'a göre İslam ülkeleri sömürge altında yasamanın verdiği negatif düsüncenin etkisinden kurtulamıyor. Türkiye'nin yeri ise farklı...

Mevlana Vahiduddin Han, 1925'te Hindistan'ın Uttar Prades eyaletinde doğdu. GenC yasta İslami ilimlerde yüksek basarı gösterdi, genClik yıllarında modern ilimler ile İslami ilimleri bir arada Calıstı ve bu sahada Müslümanları entelektüel olarak uyandırmak gerektiğini Cevresine yaydı. Bu amaCla 70'lerde İslam Merkezi'ni kuran Han'ın Calısmaları dünya genelinde de ses buldu. 200'den fazla kitabı bulunan ve eserleri birCok dile Cevrilen Vahiduddin Han, barısa katkılarından dolayı Hindistan ve dünyanın değisik ülkelerinde uluslararası barıs ödülleri aldı.

Bu ödüller arasında Demiurgus Barıs Ödülü, Hindistan Cumhurbaskanlığı'nın en önemli üCüncü ödülü olan Padma Bushan ve Rajiv Gandi Sadbhavna Ödülü de var. Hâlen Hindistan'ın baskenti Yeni Delhi'de uluslararası bir sivil toplum örgütünün (CPS Global) baskanı olan Han, basta ülkesinde yayın yapan millî kanallar olmak üzere birCok televizyon ve radyo iCin dinî programlar yapmakta. Yeni Ümit ve Hira dergilerinin geCen günlerde Gaziantep'te düzenlediği "Sosyal Problemlere Peygamber Yolu'ndan Cözümler" konulu sempozyuma bas konusmacı olarak katılan Mevlana Vahiduddin Han, Türkiye'de geCirdiği zaman zarfında Hizmet Hareketi'ni de yakından tanıma ve faaliyetlerini gözlemleme imkânı buldu. Fethullah Gülen Hocaefendi iCin "Üstad" ifadesini kullanan Han, Yeni Delhi'de baskanı olduğu mütevazı Barıs ve Maneviyat Merkezi'nde (CPS Global) sorularımızı cevapladı.

-Barıs ve Maneviyat Merkezi olarak misyonunuz nedir?

Tek cümle ile ifade etmek gerekirse, İslam'ın yeniden yasatılmasıdır. Ona karsı önyargıları yıkmaktır. Günümüzde İslam, dünyanın en yanlıs anlasılmıs dinidir. Bundan hareketle biz gerCek İslamı dünyaya anlatmak istiyoruz. Asırıcılığın, köktenciliğin, siddetin İslam'da yeri yoktur ve biz bunu bütün dünyaya anlatmaya Calısıyoruz. Bu bağlamda değisik dillerde birCok yazılı yayınımız bulunmakta. Bunun iCin de bu harekete "Entelektüel Uyanıs" yahut "Manevi Yenilenme" diyoruz. Kendimize vazife edindiğimiz bir diğer görev de gayrimüslimler arasında davet vazifesini yürütmektir. Bunun iCin de en büyük kaynağımız Kur'an-ı Kerim'dir. Kur'an günümüze kadar bozulmadan korunarak gelen tek dinî kitaptır. Bu yüzden biz Kur'an'ın gerCek mesajını bütün insanlığa ulastırmak istiyoruz. Bu bağlamda arkadaslarımız Kur'an-ı Kerim'i dünyanın değisik dillerine Cevirerek dağıtım yapıyorlar. Tabii bunun yanında destekleyici yayınları da dağıtıyoruz. Ve hiCbir sekilde siyasi ve toplumsal bir güC olmak gibi bir hedefimiz de bulunmamaktadır.

-İslam ile demokrasinin uzlasması mümkün müdür? İslam ülkelerinde demokrasi yoksunluğunu nasıl yorumluyorsunuz?

İslam ile demokrasinin bağdaslastırılması diye bir sey düsünülemez. İslam zaten demokrasiye inanmakta ve onu kapsamaktadır. Demokrasi, bir İslami metottur. Bir hadiste Peygamber Efendimiz (sav) der ki: "Devletler halkların sosyal durumlarına uygun olarak kurulmalıdır." İslam, ideolojisinin halka baskı ile kabul ettirilmesini istemez. Halkın, demokratik kurumların mevcut olduğu bir ortamda özgür iradelerini ortaya koymalarına imkân sağlar. İslamın sosyal alanda uyguladığı metot tamamen demokratiktir.

-Siyasal İslam'ın Cok popüler olduğu bir zamanda bulunuyoruz. İslam ve siyaset arası iliski üzerine düsünceleriniz nelerdir?

"Siyasal İslam" ifadesinin tamamen karsısındayım. Siyasal İslam diye bir sey yoktur. Bu yanlıstır. İslam'ın siyasi bir otorite, hükümet ya da devlet kurmak gibi bir derdi yoktur. Eğer Kur'an'ı dikkatlice okursanız hiCbir yerinde "İslami bir devlet kur" emrini göremezsiniz. Kur'an'da yaratılıs planına göre daha Cok imandan, ahlaktan, insandan, ibadetten, tefekkür ve tezekkürden bahsedildiğini görürsünüz. Bu da İslam'ın, insanın sahsi kemalatıyla, gelisimiyle ilgili olduğunu, onu gelistirmeyi hedeflediğini gösterir.

-İslam'ın devlet anlayısı nedir? Müslümanlar iCin devlet bir hedef mi olmalıdır?

İslam'ın ana hedefi bir devlet kurmak değildir. Devlet, toplumların sosyal durumlarına bağlı bir olgudur. İnanClara bağlı değildir. Önceki soruya verilen cevapta da bahsedildiği gibi Kur'an-ı Kerim'de kurulması gereken bir devlet sisteminden yahut formundan bahsedilmez, daha Cok sahsi kemalattan bahsedilir. Bu yüzden günümüzde "İslam Devleti" hedefi ya da ifadesi siyasi bidattir. Kur'an'da özel bir devlet kavramı üzerinde durulmaz, sadece prensipler ve değerler üzerinde durulur. Sosyal toplumu olusturan halklar, bu prensipler ve değerlere göre kendi sosyal durum ve zamanlarına uygun sistemi kurarlar.

-Yüzyıllardır Müslümanlar, dünyada saygı gören büyük entelektüeller üretememekte. Bunun sebebi ne olabilir? Bu sahada yeni bir doğus hareketlenmesi görüyor musunuz?

İslam dünyasının asırlardır büyük entelektüeller üretememesinin en büyük sebebi, olumsuzluklar dünyasında yasamalarıdır. Bir baska deyisle yasadıkları ortamlarda Müslümanlar daha Cok negatif düsünce iCindedir. Hep bir sikâyet, husumet, düsmanlık fikri ön plana Cıkmıstır. Ve tabii fakirlik, ayrılık ve cahillik de bunda en büyük etkenler olmustur. Ben günümüz dünyasına bakarak bu genellemeden sadece Türkiye'yi Cıkartıyorum. Dünya üzerindeki 58 İslam ülkesinin hemen hepsi bir negatiflik iCinde yuvarlanıp gitmektedir. Bunun arkasında da Müslümanlarda sömürgeciliğin olusturduğu Batı düsmanlığı yatmaktadır. Türkiye bir sömürge olmadığı iCin bu olgunun dısında tutulmalıdır. Misyonumuzun diğer hedeflerinden biri de İslam dünyasında olusmus bu negatif düsünceyi daha Cok entelektüel üreterek yok etmektir.

-Modern dünyanın en Cok tartıstığı konulardan biri de İslam'da kadın-erkek iliskileri. Kadının toplumdaki rolü üzerine düsünceleriniz nelerdir?

Batı kaynaklı düsünürler genelde İslam dünyasında kadın-erkek esitliği olmadığını söyler. Bu düsünce yanlıstır. Cünkü kadın ve erkeğin esitliği doğal değildir. Yaratılısta her türün kendi doğasında farklı meziyetleri vardır. Kadın ve erkek de buna göre farklı yaratılmıstır. Yine bir Batılı düsünür haklı olarak "Doğada bir tekdüzelik yoktur." demistir. Buna bağlı olarak hem türler arasında hem de cinsiyetler arasında esitlikten bahsedilemez. İslam'da her cinsin kendine göre özel bir rolü vardır. Kadının toplum iCinde üstleneceği rol ayrı, erkeğin üstleneceği rol ayrıdır. Her cins aynı saygıyı hak etmektedir fakat kendine biCilen roller farklıdır. Her birey kendine göre farklı kalite ve meziyetlerle donatıldığından toplum iCinde ve ailede yapacağı, üstleneceği rolleri de farklı farklıdır. Nerede farklı kalite ve meziyetler varsa o da zenginliği, Cesitliliği getirir. Bu bir eksiklik değil, zenginliktir.

[Highlight1]

-Dünyada süregelen haksızlıkları da düsünerek, dinin sorunları Cözmede oynayacağı rol nedir?

Dünyadaki mevcut problemlerin ana sebebi olarak, Allah'ın yaradılıs planına ters yapılan planlar ve bunu uygulamaya Calısan insanları görüyorum. İslam düsüncesinde insana tavsiye edilen, Allah'ın dünyayı, evreni ve insanı yaratıs planını anlamaya Calısmaktır. Allah'ın hakkımızda düsündüğü planları anlayamaz ya da anlamaya Calısmazsak yapacağımız her plan kendi adımıza sorun olacaktır. Kur'an-ı Kerim'in ana meselesi de budur. İnsanlara Allah'ın kainatı yaratıs amacını, planını anlatmak ve ona göre yasamalarını öğütlemektir. Ancak bizden beklenen, barısın formülünü bulmamızdır. Herkes barıs hakkında konusur fakat bunu pratiğe dökmek ancak birlikte yasama duygusunu gelistirmekle olabilir. Kur'an-ı Kerim'de bu "Sizin dininiz size, benim dinim bana" seklinde Kâfirûn Suresi'nde ifade edilmistir. Fakat insanlar genelde kendi inanClarını, yasam sekillerini baskalarının üzerine empoze etmeye Calısırlar ve bu, problemlere kaynaklık eder. Ama barısı imar etmek iCin kendi inanClarımızı baskalarına empoze etmek yerine onların tercihlerine saygı duymamız esas alınmalı ve bu formül hayatımıza uygulanmalıdır.

-Batı'da hâlâ 'İslam esittir terörizm' düsüncesi var. Bu konudaki düsünceleriniz nelerdir?

Bu, İslam gibi anlamı barıs olan bir din iCin kabul edilemez bir ifadedir. İslam barıs dinidir. 'Selim' kökünden gelir. Kur'an-ı Kerim'de barısı öğütleyen ve İslam'ın barıs dini olduğunu ifade eden birCok ifade mevcuttur. Terörün İslam'da yeri yoktur. Günümüzde ise terör, devlet dısında silahlanmıs yapıların ya da illegal grupların faaliyetidir. İslam fıkhında ise devletten baska hiCbir otorite silah kullanamaz ve savas ilan edemez. Devlet bile savunma amaClı olarak silah kullanabilir. Devlet dısında bir grup ya da ekip direnis ya da faaliyet yapacaksa bunu barısCıl metotlarla yapmak zorundadır. Devlet dısında yapılan silahlı direnis haramdır. Bu konunun bitirilmesi iCin bütün İslam âlimlerinin ortak bir fetva yayımlayarak devletler dısında silahlı direnis iCin siddet uygulamanın terör ve haram olduğunu ilan etmeleri gerekmektedir. 'Cihad' diyerek yola Cıkan sözde mücahitler, yapılan bu siddete sessiz kalan âlimlerden güC alarak kendilerine dayanak noktası bulmaktadır. Bütün İslam âlimleri bu konuda sessizliklerini bozarak silahla cihadın olmayacağını belirten ortak bir fetva yayımlamalıdır.

-Dinler ve inanClar arası diyaloğun önemi size göre nedir?

İslam'a göre dinler arası diyalog Cok önemlidir. Fakat bunu sadece İslam'a davet, kendi güvenliğini sağlamak ve bazı konularda mutabakat sağlamak iCin değil, ortak bir akıl olusturmak ve birbirini tanımak iCin yapmak gerekir. Bu da ancak doğru bir diyalog dili ile mümkün olur. Sorun olan konuları tartısarak diyaloğa geCmek de diyaloğun karakterine terstir. Ki aynı ortamda barıs ve huzur iCinde yasamak iCin dinler arası diyaloğun doğru dilini kullanmak sarttır. Bu bize barıs ve uyum iCinde bir dünya getirecektir.

-Hizmet Hareketi hakkındaki görüsleriniz nelerdir? Barıs ve birlikte yasama kültürü olusturmada Hizmet Hareketi'nin rolünü nasıl görüyorsunuz?

Üstad Fethullah Gülen'in Türkiye basta olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki arkadasları ile barıs ve birlikte yasama kültürü olusturmak iCin yaptıklarını takdirle karsılıyorum. Gülen ve ondan ilham alanlar özellikle eğitim alanında ve sosyal alanlarda gösterdikleri faaliyetlerle dünyanın dört bir yanına yayılarak barıs adaları olusturmus ve birlikte yasama kültürüne büyük katkılar sağlamıslardır. Bu barıs adacıkları insanlığın huzuruna hizmet etmekte ve insanların nefes almalarına fırsat sağlamaktadır. Üstad Gülen bu fikirleri ile sadece Türkiye'de değil, dünyanın dört bir yanında milyonlarca kisiye ilham kaynağı olmustur. Burada bir noktanın altını Cizmek istiyorum. GeCen yüzyılda Türkiye bir imparatorluk ve hilafetin merkezi idi. Özellikle 19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde dıs ve iC baskılardan dolayı halifelik makamı fonksiyonel olmaktan Cıkmıs ve canlılığını yitirmeye baslamıstı. Bana göre bunlar gerekli idi ve yasandı. Bu süreCte ve sonrasında yasananlar Türkiye'nin büyük tecrübeler kazanmasına vesile olmustur. Sonraki dönemde Cenab-ı Hakk'ın Fethullah Gülen gibi bir insanı Türkiye'ye nasip etmesi ve onun da fikirleri ile herkesi barıs ve huzura Cağırması, Türkiye iCin büyük bir sanstır. Gülen, kendisini takip edenlerle barısCıl ve müspet yolları izleyerek eğitim kurumları kurmus, halkı hem dine hem de modern dünyaya karsı bilinClendirmistir. Bu hareket daha sonra dünyanın dört bir yanına yayılarak barısa hizmet etmistir. Cumhuriyet öncesi İslam dünyası iCin sadece siyasi bir merkez olan Türkiye, simdi Gülen'in eğitim alanında ve sosyal alanlarda sunduğu fikirleri ve onu izleyenlerin uygulamadaki basarıları ile İslam dünyasının gıpta ile baktığı bir kültür, barıs, eğitim, bilinClenme merkezi hâline gelmistir. Ben sahsım kendi hâlinde bir âlim olarak, Üstad Gülen'in bu reformlarını ve düsüncelerini, yeni nesle sunduğu bu düsünce ufkunu, bir hayranı olarak ayakta alkıslıyorum. Ben kendisinin büyük bir hayranıyım.

-Türkiye'de katıldığınız "Peygamber Yolu" sempozyumu hakkında neler söyleyeceksiniz.

Sempozyum benim iCin büyük bir tecrübe oldu. Cok duygulu anlar yasadım. Konusmam, benim gibi Cok sıradandı. Eğer Cok beğenilecek bir sey varsa o da orada hazır bulunan Coğunluğu Türk olan dinleyicilerin hassasiyetleri, kibarlıklarıdır. Biraz önce de bahsettiğim gibi Türkiye, İslam dünyası iCin ayrıcalığa sahip bir ülke. Bugün 58 İslam ülkesi negatif bir düsünce modunda yasarken ziyaretim boyunca karsılastığım hiCbir Türk'ün negatif bir konusma iCinde olduğuna sahit olmadım. Bu bağlamda Türk halkının pozitif bir yasam modunda olduklarını söyleyebilirim. Özellikle ekonomik sahada gösterilen basarılarla Türk insanı ne kadar gayretli ve Calıskan olduğunu bütün dünyaya göstermistir. Diğer İslam ülkeleri petrol kaynaklı ekonomiye sahipken Türkiye sanayi ve üretim kaynaklı ekonomisi ile öne Cıkmıstır. "Peygamber Yolu" sempozyumu, emsalsiz bir sempozyumdu. Dünyanın 60 ülkesinden gelen heyetlere ev sahipliği yaptı. Bundan önce dünyanın dört bir yanında birCok sempozyuma davet edildim. Hemen bütün Müslüman konusmacılar negatif tonda konusuyorlardı. Hepsinde İsrail ve Amerika'nın, sunun veya bunun aleyhinde konusmalar yapılıyordu. Sempozyumların genelinde nefret, öfke ve siddet dili hâkimdi. Ancak bu sempozyum Cok farklıydı. Bu sempozyumda baskalarından sikâyet havası yoktu. Türk insanı farklıydı, bu sempozyum da farklıydı. Türkiye'yi ziyaret ve bu sempozyuma katılmak benim iCin Cok hos bir sürprizdi.
Share icon

Subscribe

CPS shares spiritual wisdom to connect people to their Creator to learn the art of life management and rationally find answers to questions pertaining to life and its purpose. Subscribe to our newsletters.

Stay informed - subscribe to our newsletter.
The subscriber's email address.

leafDaily Dose of Wisdom